28 Kasım 2017 Salı

TWIGGY: KOCAMAN GÖZLÜ ÇİLLİ KIZ



Moda ikonu olmak 'ince'lik ister!
Twiggy Lwson

 Marangoz bir baba ve fabrikada işçi olarak çalışan bir annenin kızı olarak 19 Eylül 1949’da İngiltere’nin başkenti Londra’da (Neasden) hayata ‘merhaba’ diyen Lesley Hornby, 20. yüzyılın ikinci yarısında dünyaya yön veren kişilerden biri oldu. Adından ziyade, bacaklarının inceliği nedeniyle sevgilisinin kardeşi tarafından kendisine takılan ve incecik anlamına gelen Twiggy lakabı ile tanınan Hornby’yi efsane olmaya götüren yol, bir kuaförün onu keşfetmesi ile açılıyor...

Mankenlik için fazla minyon bulunsa da bir denemesi tavsiye edilen Twiggy, değişikliğe saçlarından başlamaya karar veriyor. Zaten hikayesi de gittiği kuaför salonunda başlıyor. House Of Leonard isimli kuaförün sahibi, yeni saç kesiminin tanıtımında yüz hatlarını çok beğendiği Twiggy’yi kullanıyor.

‘Kocaman gözlü çilli kız’ çok geçmeden Daily Express gazetesi editörlerinin dikkatini çekiyor. Apar topar yeni fotoğraflar için stüdyoya alınan 17 yaşındaki Twiggy, “1966’nın yüzü” ilan ediliyor. Bundan birkaç ay sonra da kendini Paris’te buluyor. Kısacık saçları ve gözlerinin altına çizdiği kirpikleriyle ünlenen Twiggy, androjen tarzıyla çok kısa sürede dünyanın en ünlü mankeni haline geliyor. Dönemin bir müzik ikonu Beatles’tan bile fazla para kazandığı günlerin devamında New York’a çıkarma yapan Twiggy, belki de farkında olmadan ‘süper model’ kavramını inşa ediyor.
Twiggy adını taşıyan bebekler, dergiler hatta “Twiggy benzerleri yarışmaları” da düşünüldüğünde dönemin popüler kültürünün en önemli simgesi haline gelen Lesley Hornby, podyumlar ile de yetinmiyor. 10 yıl süren mankenlik deneyiminin ardından oyunculuk ve şarkıcılığa geçiş yapan Twiggy, ilk film denemesi olan The Boy Friend ile iki Altın Küre birden alıyor.

70 ve 80’li yılları albüm çalışmaları ve film çekimleri ile geçiren Twiggy, 44 yaşında olduğu 1993’te ‘kadın her yaşta güzeldir’ vurgusu için ünlü fotoğrafçı Steven Meisel’in ricası ile bir kez daha modellik yaptı. Kariyer zirvesinin tadını çıkardığı dönemde sadece 41 kilo olan Twiggy, dünyada ‘ideal kadın zayıf kadındır’ algısına neden olsa da en sevdiği hali olarak hamilelik dönemini gösteriyor. Bugünlerde 68 yaşında olan ve Twiggy Lawson adını kullanan ‘moda devrimcisi’nin en önemli eserlerinden biri de 2009 yılında yazdığı “40’ından Sonra Harika Görünme ve Hissetme Rehberi” adlı kitaptır. 









Selim Yıldırım
Kort Dergisi Yayın Yönetmeni

24 Kasım 2017 Cuma

ÖĞRETMENLER GÜNÜ ÖZEL YAZISI: BAŞÖĞRETMEN MUSTAFA KEMAL'İN GİYİM KUŞAMI


Bir insan ne kadar çok yönlü olabilir ki? Atatürk’se olur! Liderliği ayrı, modernliği ve ileri görüşlülüğü ayrı, sanata merakı ayrı bir yazıya konu olabilecek Mustafa Kemal, giyim kuşamıyla da dönemin liderlerinden oldukça ileri bir çizgide yer almayı başarıyordu. Zevkliydi, çağdaştı, temiz ve şıktı…

Oluşturduğu tarz döneminin insanlarınca büyük beğeni topladığı gibi günümüz liderlerini de etkilemekte. O zaman Öğretmenler Günü’nü kutlarken Başöğretmen’in modayla ilişkisini incelemeyeceğiz de ne yapacağız?

Türkiye Cumhuriyeti’ni her zaman çağdaş milletler seviyesine çıkarmak için uğraşan Atatürk her alanda gelişebilmemizi istiyordu ve birçok insanı Avrupa’ya farklı alanlarda eğitim almak üzere gönderiyordu. Bu insanlar daha sonra Türkiye’ye döndüklerinde öğrendiklerini burada hayata geçiriyor ve gelişimimize önayak oluyorlardı. Bunların içinde terziler de vardı ve Avrupa giyim kuşamıyla ilgili birçok bilgi edinmişlerdi.

Atatürk’ün giyiminde de İtalyan ve Fransız etkiler görülmekteydi. Fit ve güçlü bir duruş için hep üstüne tam oturan dar kesim ceketler tercih ederdi. Pantolonları geniş kesimliydi ve bu sayede daha uzun ve heybetli görünürdü. Nerede nasıl giyinmesi gerektiğini çok iyi bilen Ulu Önder, giyimin insanın kendini ifade ediş biçimi olduğunun farkındaydı. Giydiklerini taşımayı da çok iyi biliyordu ve geniş kollu ceketler bile onun dik duruşuyla üzerine tam oturuyordu.  


Günümüzde liderler ne kadar basmakalıp ve sıkıcı giyiniyor, değil mi? Oysa ki Atatürk birçok insanın bugün bile cesaret edemeyeceği parçalar kullanırdı. Aksesuar kullanmayı severdi ve ayrıntılara büyük önem verirdi. Günlük hayatında renkli giyinirdi. Papyon, kravat, fular ve şapka sıklıkla kullandığı aksesuarlardandı. Peki çoraplarına dikkat ettiniz mi? Hiçbir fotoğrafta Ata’nın çoraplarını buruşmuş halde görmek mümkün değil. Çünkü o dönemlerde erkeklerde çoraplarının dümdüz durması için jartiyer kullanımı yaygındı ve tabii ki Atatürk de onlardan biriydi.

Zaman zaman kendi kıyafetlerinin tasarımını kendi yapardı ve bizzat çizdiği de olurdu. Bir anlamda stilistti desek yalan söylemiş olmayız. Yetenekli bir liderdi!   Kaliteye her zaman önem verirdi ve Türk ordusunun kıyafetlerini de dünyaca ünlü tasarımcı Coco Chanel’e yaptırmıştı. Chanel’in tasarımları 20 yıl önceye kadar kullanılmaya devam etti.
Yazsak satırlar yetmez. O yüzden biraz da biz susalım fotoğrafları konuşsun… Öğretmenler günü kutlu olsun!


 

 

 


Deniz Coşkun

21 Kasım 2017 Salı

DAME MARY QUANT: MİNİ ETEĞİN YARATICISI


 “Risk alın ve peşinden gidin. Hayat size her zaman yeni bir şans verir. Büyük riskler almak önemlidir.”

“Stil sahibi kadınlar kıyafetleri giyerler. Kıyafetler onları giymez.”
Quant, 11 Şubat 1934 yılında İngiltere’nin başkenti Londra’da doğmuştur. 1960’lı yıllarda insanların duruşu ve hayat tarzlarında değişiklik olmasını sağlayan en ikonik moda tasarımcılarından biridir. Moda dünyasına kattığı iki yenilikten biri mini etek diğeri şorttur. Mini eteği gündeme getiren ilk kişidir. Etek boyunu dizin yaklaşık 10-15 cm üstüne çıkarmış, böylece 60’lı yıllarda yaşayan gençlerin ruhunu yansıtan kavramı moda dünyasına sokmuştur.

Quant, kitlelere seçim şansı sunmuş, modaya yeni bir bakış açısı kazandırmıştır. O dönem mini etekler gençler tarafından özgürlüğün ve özgünlüğün simgesi haline gelmiştir. Eteğin yanı sıra ikonlikleştirdikleri arasında hipster pantolonlar, plastik çizme ve yağmurluklar da vardır. Ayrıca kendine has saç modeli 60’lı yıllarda çok popüler olmuştur. Kısacası Dame Mary Quant  sıradan bir terziyken “Moda Tasarımcısı” unvanını almaya hak kazanmıştır. Sokak modasının yenilikçisi ve 60’ların moda ikonu olmayı başarmıştır. Modellerini geniş ölçüde yaymıştır.

Mary Quant tasarımları giyen kadınlar

Ezgi Kaplan

16 Kasım 2017 Perşembe

SEMİNER ÖZEL YAZISI: TÜM ZAMANLARIN EN İKONİK SAÇ MODELLERİ

Başımızı her çevirdiğimiz yerde farklı bir saç modeli, farklı bir kesim ve farklı ifade biçimleri görüyoruz, değil mi? Herkes kendini istediği gibi ifade etmekte özgür. Saç ise bir insanı en iyi ifade eden elementlerden biri. Gelin kısa bir tarih yolculuğuna çıkalım ve tüm zamanların en ikonik saç modellerine ve onları kimlerin ikonikleştirdiğine bir göz atalım.






1950’lerde kısa kakül oldukça seviliyordu. Sebebiyse Bettie Page’den başkası değildi.







60’lara gelince kabarık saçın yaygın hale geldiğini görüyoruz. Onu popüler hale getirense ABD Başkanı John Kennedy’nin eşi Jackie Kennedy idi.






Charlie’nin Melekleri’ni kim unutabilir ki? Meleklerden Farrah Fawcett’la birlikte yükselişe geçen havalı saçlar 70’lere damgasını vurdu.







Ali MacGraw da 70’lerin moda ikonu olarak benimsenmişti. Ama onun saçları Fawcett’ın aksine dümdüz ve doğaldı. 






Bazı modellerin asla modası geçmez. 80’lerde şarkıcı Debbie Harry ile ikonikleşen küt, kaküllü ve kabarık saçlar günümüzde hala popülaritesini yitirmemiş gibi.





Kısa saç ne kadar şık ve modern, değil mi? Bir kadının güzelliğini en iyi sergilemesini sağlayan model belki de. Kısa saçın da çeşitleri var tabii. Bunlardan biri olan peri kesim, Mia Farrow ile popüler hale gelmişti. 






Leydi Diana... Gönüllerimizde taht kurmuş Galler Prensesi  kısa ve kabarık saçlarıyla dünyada birçok kadına esin kaynağı oldu.




Bir film yıldızı olmak kolay değil! Her zaman ve her yerde şık olabilmekse hiç kolay değil! Ama zoru başaran Audrey Hepburn’ün uzun saçlarını arı kovanı şeklinde topladığı model çok beğenildi ve yıllar sonra da Amy Winehouse ile yeniden popülerleşti.






Yine bir kısa saç modeliyle karşınızda Monako prensesi Grace Kelly! İkonik saç modeli bukleli saçlarının ensesinde birleşmesiyle meydana geliyor.






Friends dizisindeki Rachel rolünü canlandıran Jennifer Aniston ile ikonikleşmiş bu kat kat model de bir zamanlar oldukça popülerdi. Hatta bu saç modeli “Rachel hair” olarak biliniyor. 





Bir döneme damgasını vurmuş kız grubu Spice Girls’ün Victoria Beckham’ı tarafından popüler hale gelen arkası kısa önü uzun, küt saç kesimi hala kısa saç sevdalıları tarafından yaygınca kullanılıyor.



İnsan ömrü biter, ikonlar bitmez. Bakalım bir sonraki ikonik saç modeli nasıl olacak? 


Büşranur Kurt/Deniz Coşkun

14 Kasım 2017 Salı

PODYUMDA EŞİTLİĞİN ÖNCÜSÜ: NAOMI


Naomi Campbell, küçüklüğünden bu yana sahnelerde olan etkinliğiyle bilinir. Az bilinen ise modelin mesleğinin ilk dönemlerinde ırk ayrımcılığına maruz kalmış olmasıdır.

Kariyerine dansçı olarak başlayan Campbell, dansla başlayan yolculuğuna modellikle devam etti. Daha sonra Christy Turlington ve Linda Evangelista ile birlikte olan Campbell, "Trinity" olarak bilinen üçlü bir grup oluşturdu; bu gruptaki modeller, dönemlerindeki en tanınan ve talep gören mankenler oldu. Uğradığı ırkçı tavırlara karşılık Campbell, arkadaşlarından yani Turlington ve Evangelista’dan destek gördü. Dolce&Gabbana'ya "Eğer Naomi'yi kullanmazsan bizi alamazsın" diyerek de tepkilerini gösterdiler. Bu olaydan sonra Naomi, British Vogue dergisinin kapağında yer aldı ve dergiye kapak olan ilk siyahi manken oldu. Campbell 90’lı yılların başında moda dünyasında hakim olan ırkçı yaklaşımın değişmesinde önemli bir rol oynadı. 

Markaların önde gelen yüzlerinden biri olan Naomi Campbell, artık moda dünyasına adını yazdırmış süper modellerden biri. Geçtiğimiz Eylül ayında gerçekleşen Versace İlkbahar/Yaz 2018 defilesinin finalinde yer alan Campbell; Claudia Schiffer, Cindy Crawford, Carla Bruni ve Helena Christensen gibi 90’ların parlayan ikonlarıyla bir araya gelerek büyük bir etki yarattı.

Merve Ödünç

9 Kasım 2017 Perşembe

CHARLES WORTH: TARİHTEKİ İLK MODACI


Tasarımcıların ışık hızıyla çoğaldığı ve moda sahnesine her geçen gün yeni bir ismin çıktığı günümüzde tasarımcıların hepsini birden tanımak ve takip etmek çok zor, hatta imkansız diyebiliriz. Farklı ülkelerden farklı çizgilere sahip sayısız tasarımcı varken gelin günümüzden sıyrılıp 1800’lere gidelim ve bugünkü tanımıyla “modacı” kavramının oluşumuna öncülük etmiş Charles Worth’u tanıyalım.
 

19. yüzyılda dünyada moda alanında özellikle Paris ön plandaydı. Ama giyim kuşama terziler yön veriyordu ve henüz modacı kavramı ortaya çıkmamıştı.
Worth, ailesinin yaşadığı maddi zorluklar dolayısıyla Paris’e çalışmaya gelmiş bir İngiliz’di. Paris’e gelmeden Londra’da Swan&Edgar kumaşçısında çırak olarak çalışmıştı ve Paris’teyse aksesuar mağazası Gagelin’de çalışıyordu. Buradayken yaptığı nakışlar çok beğenilmiş ve 1855 yılında Paris’te Exposition Universelle’de birincilik madalyası kazanmıştı.
Ardından 1858 yılında kendi modaevini kurdu. O zamana kadar terziler müşterilerin isteklerine uygun kıyafetler dikiyordu. Worth ise müşterilerine kendi istediği tasarımları yapıp giydirmeyi başardı. Elbisenin üzerine markasını etiket olarak koyan ilk kişiydi. Bu sayede yaratıcı zekası ve becerisiyle tarihte “modacı” algısını başlattı. Kişiye özel tasarımlar yapıyordu. Bu yüzden Haute Couture’ün babası olarak da bilinir. 
Gösterişli ve kaliteli malzemelerle etkileyici elbiseler yapıyordu. Balo elbiselerinden tafta, kadife ve ipek kostümlere varan tasarımları dantellerden fırfırlara birçok ince detay içeriyordu. Önü düz arkası kabarık elbiseleri meşhurdu. İnsanlar farklı ülkelerden tasarımlarını görmek için onun ayağına gidiyordu. Saray aristokrat hanımlarına diktiği kıyafetler daha da ünlenmesini sağladı.
 Defile kavramını da hayatımıza sokan kişi yine Worth’tan başkası değil. Yılda dört defa düzenlediği defileleri müşterileri tarafından büyük ilgiyle karşılanıyordu.
1895’te ölene dek büyük bir başarıyla kariyerine devam etmiş ve ölümüyle işini oğulları devralmış ve modaevi 1950’lerde kapanana kadar babalarının mirasını sürdürmüşlerdir.
Tasarıma ve giyim üretimine yeni bir algı kazandırarak bir devrim yaratan ve başka bir deyişle yeni bir mesleğin oluşmasını sağlayan Worth; Poiret ve Valentino gibi kendisinden sonra gelen tasarımcıları da etkilemeye devam etmiştir. Tasarımcıların babası Worth’a saygılar…


Deniz Coşkun

Biz geldik!