THE NEW BLACK IS THOM BROWNE -
NEO-CLASSIC
21. yüzyıl, dünyayı kaplamış ve kaplamaya
devam eden ultra-modernleşme dalgası ve aynı hızda ilerleyen,bu dalgaya karşı, güçlü bir şekilde
hissedilen
başkaldırılar.
Teknolojide atılan adımlar ve zamanın
bile ayak uydurmakta zorlandığı akıl almaz boyutta olan değişimler ve insanların kavramakta zorlandığı dönüşümler. Sadece teknolojide değil fikir ve düşünce alanlarında da eskilerin
yeniden masaya yatırıldığı, idam edildiği, yeni akımların ve tartışmaların oldukça geliştiği
bir çağ. İnsana yönelik sorgulayıcı yaklaşımların, aklın ve bedenin sorgulanması girişimlerinin,
zihin problemlerinin,
yeni bir boyut kazanan bilgi sorununun, cinsellik, cinsiyet soruşturmasının, yabancılaşma kısacası
insan kavramının yeniden sorgulanmasıyla süregelen bir zaman.
21. yüzyıl'ı uzun lafın kısası
bu şekilde anlatabilirim sanırım. Bu doğrultuda bizim odak noktamız:
Moda her yüzyılda
özelliklerini,
değişimlerini insanın hızlı değişimi ile bağdaştırmak zorundadır
Zamanın köklenmiş, kalıplaşmış klasik yansımalarının en dışavurumcu
-en azından benim için-
tasarımcısı Thom Browne.
ANAHTAR KELİMELER:
Cinsiyetsizlik, birey ZIT
ayrıntı tüm bedenler doğu ve batı
FANTASTİK
GÜÇ gösterişli,
, TÜM
şekiller, , SAKLAN VE ARA. gözden UZAK
Biliyoruz ki bu yıl
başkaldıranların yılı. En iyilerini bile isyancıları takip etmeye zorlayanların...
Artık birçok
klasik masaya çoktan
yatırıldı, idam edildi. Şimdi Yeni-klasiğin zamanı.
Browne's
NEO-CLASSIC
Pensilvanya'dan ünlü tasarımcı Thom Browne bu çağda bayağılardan adını
pek duyuramasa da -en azından burada- yadsımalarıyla moda tarihine damga vurmayı başarmış önemli bir tasarımcı. İlk olarak 2006'da daha sonra 2013, 2016 aldığı
CFDA Menswear Designer of the Year Award ödülü ile kendini kanıtladı Browne. 2008 yılında ise
the GQ Designer of the Year ödülü ile onurlandırıldı.
Klasik tavrından dolayı erkek giyim tasarımcısı
sanılsa da Browne, hem erkek hem de kadına yönelik başarılı birçok tasarıma imza attı.
En çok ayrıntılara takılan, saygı duyan biri olarak
Browne'yi çılgın
ofis adamları, uzak doğu asya ceketleri, şapkaları, büyük hayvan maskeleri ve köpek çantaları ile tanımıştım. Tasarımlarındaki
cinsiyetsiz yaklaşımı, kalıplaşmış formlara yaptığı göndermeler; renklerde ise kullandığı klasikleşmiş
ama güçlü tonlar. Klasik yaklaşımı bozmadan ona bu denli zıtlık
yükleyebilen
tek tasarımcı.
Şöyle anlatacak olursak, Thom Browne'nin gösterileri her zaman bir anlatı ile gelir. İzlerken
adeta kendinizi hikayenin kahramanı gibi hissedersiniz. Kumaşa hükmü, yüceltmeleri.. Sadece bir kumaştır. Ama öyledir ki sadece bir kumaş diyemezsiniz.
En çok etkilendiğim defilesi kesinlikle FW15'ti.
Browne'yi hep o defile ile anlatmak isterim, siyahın asilliğine aşık biri
olarak. Browne yas kavramını güzel, romantik ve zengin bir şekilde aktardı o
defilesinde. Kendisi ile yaşamakta olan, hayatına kapılmış ailesi ve arkadaşları
ile yaşayan, alışılmış daha sonra belirsiz bir ölüm ile baş başa kalmış bir karakter ile bağdaştırdım
hikayesini. Siyah yas şapkaları, asil uzun ceket takımları; klasiklerinden kısa
şort ve uzun çorapları.
Yasını onurlandıran güçlü bir duruş. Bu tam anlamıyla Thom Browne hikayesi
oldu :) Benim kafamda tamamlananlar ise kırmızı güller ve arka fonda çalan Woodkid- I love you şarkısı.
Browne'nin bir
başka klasiği ise kadınları. Browne kadınları olarak yeni bir tanım çıkartılmalı kesinlikle, bir Klimt olabilir
kendileri. O denli güçlü kadınları. Browne'nin kadınları hikayelerinde
erkeklerinden farksız, hatta onlardan daha güçlü bir konumda. Keskin kalıplı takımları, fantastik
saçları
ve makyajları ile. Cinsiyetsiz kimliklerinin altında kimi zaman erkeklerinin
naifliği kimi zaman kadının asiliği ile sıfatlar harmanlanmış hikayelerinde.
Office woman, Asian head-to-toe, power..
Son olarak,
Browne'nin bu seneki hikayesinden ufak bir bahsedecek olursak, bu seneki
hikayesi Tom Brown's Schooldays. Narnia ormanında geçen karakış zamanını anlatan defilede sahnede uzun
fidanlar, kamp yatağına bölünmüş karla kaplı bir yol vardı. Kürk yelekler içinde gelen kahramanlarımız, yeleklerinin içindeki beyaz elbiseleri ile ortaya çıktılar. Örgülü, pembe yanaklı ve bronz mankenler peri masalından
alınmış gibilerdi. Hemen ardından gelen Browne klasiklerinden gri birlik takım,
gri uzun çorap
giyen adam elinde oyuncak ayısı ile hikayeye katıldı.
En çok şaşırtan ise uyku tulumu üzerine empoze edilmiş tasarımcının imzası ince
gri Thom Browne takım oldu. Lüks bir şekilde yüceltilmiş, usta bir terzilikle şekillendirilmiş
ama sadece spor giysilerden oluşuyordu. Kruvaze ceketler, örgülü pantolonlar, kadife parkalar bazen şort ve
tozluklar, beyaz pelerin.. İşte Browne'nin başka bir başkalaşmış klasiği.
Yazı ve İllüstrasyonlar:
Büşra Öztürk